Blog

11.10.2015 18:39

Oh olsun!

 

"Ohh olsun!" yazmış... Önce gözlerime inanamadım. Tekrar okudum... Gerçekten böyle yazmış... Kendince de haklı sebep sıralamış... Olmayan ülkenin paçavraları ile orada bulunan teröristler vs...

Oturup yorum yazayım dedim...

Vazgeçtim.

...

Ne konuşabilirsin böyle bir insan ile? Ne diyebilirsin, neyi nasıl anlatabilirsin? Küfür etsen olmaz, izah edeyim desen faydası yok çünkü anlamaz.

Yitip giden 95 canın ardından hemen klavyeye sarılanlar oldu. "Kürtler ölünce sergilediğiniz tavrı askerlerimiz şehit olunca da, polislerimiz öldürülünce de sergilesenize ulan ikiyüzlüler!" yazdılar.

Asıl ayrımcılığı kendilerinin yaptığını bilmeden...

Polisi, askeri, Kürt'ü mü var ki ölünün? Yitip giden bir can olduktan sonra askerin anası da aynı ağlıyor, Kürt'ün anası da. Asker şehit olunca da yanıyor yürekler, Kürt ölünce de, Türk ölünce de, Ermeni ölünce de, eğer zerre insan yüreği taşıyorsan...

Sen bu dünyaya geldiğinde çırılçıplaktın... Büyüdün Kürt dediler sana. Büyüdün Ermeni oldun, siyah oldun, beyaz oldun, Yahudi oldun, ateist oldun... Ama önce insandın. Minicik bebeyken senin gibiydi herkes senin için. Gözlerin görmeye başladığında ilk gördüğün insandı, başka bir şey değil.

Sonra dediler ki sana "bak şu Kürttür, şu Ermenidir, şu Müslüman değil mesela, şu da ibne zaten..."

"Ohh olsun" yazmış profilinde patlamanın resminin altına...

Yüreği körelmiş birine nasıl anlatırsın orada ölenlerin hepsinin insan olduğunu? Gözü kör olana okuyorsun, kulağı duymayana yazıyorsun da... Yüreği kör olmuş, yüreği sağır kalmış birine nasıl anlatacaksın?

Dağda silah sıkar, siyasete gir dersin... Siyasete girer "Sen Kürtsün" dersin, dağdakini destekliyorsun dersin... "Barış" der, "hadi ordan, timsah gözyaşı bunlar" dersin. Ölür... Öldüğü yetmez, ölmekle kurtulamaz, sokak sokak gezdirirsin... Ha Türk öldüren PKK lı, ha Kürt öldüren Türk... Ne farkı var? Öldürmenin dini mi var, uyruğu mu var? Nasıl çıkabildiniz insanlıktan bu kadar?

Bilirim boşa konuşuyorum... PKK destekçisi diyecekler, Faşist diyecekler, Erdoğan düşmanı, Türk düşmanı, vatan düşmanı diyecekler...

Çünkü ben yazacağım ama o yüreği kör olmuşlar kendi gördüklerini okuyabilecek, o yüreği sağır olmuşlar kendi dediklerini duyabilecekler sadece...

Bilmeden 1'in 95'ten büyük olduğunu bizim için...

1 gidene cayır cayır yanarken yüreğimiz, hiç düşünmeyecekler 95 in bizi nasıl boğduğunu... Nasıl nefes alamadığımızı...

Bilemezler o kör ve sağırlar her yiten can'ın bizden olduğunu, bizimle olduğunu, bizim için olduğunu...

Ölenin ardından "Ohh olsun!" dedi ya insanoğlu...

Yüreğinin gözü kör oldu ya...

Yüreğinin kulağı sağır oldu ya...

Ben yazsam ne fayda, ben bağırsam ne çare?...

1 büyüktür 95 diyorum...

Ohh olsun diyor...

Yanıyorum, yanıyorsun, yanıyorlar diyorum...

Sonra bir bomba patlıyor...

İnsan da, insanlık da paramparça...


—————

10.10.2015 17:05

Ankara...

 

Bak usta;

* Milleti böldün, parçaladın... Eyvallah...
* Dünyanın en zengin devlet adamlarından birisin. Nasıl oldu, neden oldu, nasıl başardın umurumda değil artık. Ona da eyvallah..
* Gezi dedin, paralel dedin, faiz lobisi dedin. Sen hep haklı, sen hep mazlum, sen hep ezilen oldun... Eyvallah...
* Gencecik çocukları öldürdü polis gözünü kırpmadan. Emri ben verdim, benim kahraman polisim onlar dedin... Eyvallah...
* Rabia ölürken ağladın da, Ayşeler, Mehmetler ölürken gözünü kan bürümüş şekilde öfke kustun televizyonlardan... Elalemi sahiplendiğin kadar sahiplenemedin kendi evladını.. Eyvallah...
* Paralel seni kandırdı, Esad seni kandırdı, PKK seni kandırdı... O kadar saf, o kadar melek gibisin ki... Eyvallah...

Hepsine eyvallah usta..

Lakin istihbarat diye bir gücün var elinde. İstemediğin kadar insan gücün, istemediğin kadar teknolojin var. Polisin var, askerin var, jandarman var, paran var, hukuki gücün, Devlet diye bir güvencen var. Ulan Ankara'nın ortasında, başkentin göbeğinde miting düzenleniyor! Daha 2 ay önce böyle bir toplantıda 30 kişiyi öldürmüşler. Nereden hangi bombanın patlayacağı belli olmuyor! Sen bütün bu gücüne rağmen, hala çıkmış televizyona bır bır konuşuyorsun!

Her şeye eyvallah da usta, ulan hiç mi haberin olmuyor orada bomba patlatılacağından. Ne bok yemeye oturuyorsunuz oğlum o koltuklarınızda hala?? Ha Emniyet Müdürü? Ha Belediye Başkanı? Ha Vali? Ha Başbakan? Ha MİT Müsteşarı?? Ya ülkede çiçek açsa AKP den bilinsin, ülkede kan gövdeyi götürse "başkası"ndan! Nasıl bir yaratıksınız oğlum siz? Ne yersiniz, ne içersiniz, neyle beslenir, neyle yaşarsınız siz? Hala "teröre lanet ediyoruz" diyor.... Ulan Maşallah dediğiniz 6 ay yaşamazken 13 senedir iktidarda olup da tüm problemleri lanetleyerek, suçu sürekli başkalarına atarak iktidarını devam ettiren başka bir örnek daha yoktur herhalde be...

Ya sen kardeşim?

Başlamışsın yine "hani HDP liler niye ölmedi hiç? Yine yoklardı ortalıkta" masalına. Haklısın kardeşim, doğrusun güzel kardeşim, sen bir tanesin gül yüzlü kardeşim de; ulan asrın lideri dediklerin dünyadan bihaber, süper güç dediğin ülkede bombalar cirit atıyor! Sen hala hükümet böyle güçlü, hükümet şöyle güçlü diye yırtınıyorsun. Peki kime hesap sorayım ben ya? Bombayı koyana mı yoksa onu yakalayamayana mı hesap sorulur? Ne yapacağım yani? Gidip Kandil'e "siz neden bombalıyosunuz bizi, ha cicim?" mi diyeyim? Ben vatandaşım lan, salak! Benim ne işim olur teröristle, topla tüfekle oğlum? Seçmişim temsilcimi, koymuşum oraya. Mercedes e binmeyi biliyor, kıyak emekliliği biliyor, ihale takip etmeyi biliyor, her türlü torpili biliyor, bir tek bomba nerede, kim koymuş onu bilmiyor be!

Lan oğlum, bu ülkenin Başbakanı daha dün taşeron ama telefonu var dedi garibanın tekine! Kimin telefonu olur kimin olmaz biliyor da, Ankara'nın göbeğinde bomba patlatıyorlar haberi yok!

Biraz kaba oldu üslubum, özür dilerim.

Lakin yüreğim sevgiden pır pır ederken, kardeşlik türküsü fısıldarken kulaklara, kalbim coşkuyla pıt pıt atarken yazamadım bu satıları kusura bakma!

Onlarca can daha gitti lan bu sabah Ankara'da!

Sıçarım üslubuna da, vereceğin oya da, salaklığına da, mallığına da ...

Tamam mı kardeşim?


—————

10.10.2015 10:10

Fenerbahçe yıkılmaz!

 

Dün, aslında hiç açılmaması gereken bir dava sona erdi ve başta Aziz Yıldırım olmak üzere tüm sanıklar beraat etti. Şimdi Yargıtay süreci var elbette. Ancak orada da sonuç değişmeyecektir. Herhangi bir spor dalında gerçekleştirildiği iddia edilen bir olayın davasının "özel yetkili mahkeme" de görülmesinin mantığını hiç bir zaman anlayamadım, o da ayrı konu...

Ben bu olaya biraz farklı yaklaşacağım;

Kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım. Hem takıma, hem camiaya, hem renklere aşık biri olarak Galatasaraylı olmakla da gurur duydum. Yine kendimi bildim bileli beni en heyecanlandıran maçlar her zaman Fenerbahçe maçları oldu. Beşiktaşlı dostlarım lütfen darılmasın ama Galatasaray-Fenerbahçe maçları, en azından benim özelimde hep tüm maçların üzerindeydi.

Fenerbahçe benim için bu kadar özelken, bizzat son yolculuğuna uğurladığım Lefter ve Can Bartular bu kadar saygıdeğerken, Aziz Yıldırım'ı da bir o kadar sevmem. Konuşmaları, icraatları ve tek adamlık sevdası hoşuma gitmez. Hepsi budur aslında. Yani herhangi bir yazarı, herhangi bir şarkıcı veya şarkıyı, herhangi bir filmi nasıl sevmemişsem, Aziz Yıldırım'ı da o şekilde sevmedim işte. Bu tamamen onun özelindeydi. Fenerbahçe'ye gelince; işte o konu başka. Fenerbahçe varsa Galatasaray vardır düşüncesinde oldum hep. Sarının yanında Lacivert ne kadar büyürse, Kırmızı'nın ufku o kadar genişler.

Bu ülkede geride kalan 10 yılda Türkiye Cumhuriyeti ordusu yekten içeri tıkıldı. Ne cd ler, ne deliller yaratıldı, ne darbe planları uyduruldu...

Bu ülkede gazeteciler hala içeri tıkılıyor, yazıları, fikirleri yüzünden...

Bu ülkede küçücük çocuklar kafalarına gaz fişeği sıkılarak öldürülüyor da, bu ülkenin en tepesindeki adam onu kafasına göre terörist ilan edip anacığını yuhalatıyor.

Bu ülkede aydınlar yakılarak katlediliyor, insanlar uçaklarla bombalanıyor...

Bu ülkede haklı ile haksız, suçlu ile suçsuz, arlı ile arsız birbirine karışmışken.... Tüm bu tabloyu yaratanların ortaya çıkardığı bir süreç, süreç içerisinde sunduğu deliller, yaptığı yargılama ne kadar adil olabilirdi ki? Ne kadar inandırıcı olabilirdi?

Meseleye hukuki açıdan bakmıyorum. Öyle engin bir hukuk bilgim, teamüllere hakimiyetim yok. Lakin çok şükür, hala kötü günler için sakladığım 3 kuruşluk aklım var. 5 vakit namaz kılmam, oruç da tutmam, hacca da gitmem... Velhasıl sırf bu yüzden iyi bir Müslüman olmasam da, çok şükür kul hakkı da yemem. Hayatta en korktuğum şeydir hatta kul hakkı yemek...

Bugün sırf Aziz Yıldırım'ı sevmediğin için, sırf Fenerbahçeli olmadığın için, sırf Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu, bilmemnesporlu olduğun için, Sarının yanında laciverti hiç sevmediğin için, Mahmut Uslu'dan nefret ettiğin için "Fenerbahçe şike yaptı!" diye düşünüyorsan... Unutma ki, o komutanları içeri tıkanlar da Atatürk ve Cumhuriyeti sevmiyorlardı. Berkin'i vuranlar çocukları, gazetecileri hapislerde çürütenler de "fikirleri" sevmiyor, aydınlardan nefret ediyorlardı...

Birini sevmemek ne zamandan beri suç işlediğine kanaat getirmek için yeterli oldu? Hukuk başkaları için çiğnenirken, sevmediklerimiz için çiğnendiğinde "oh olsun" muydu? Adalet bir gün en çok bize lazım olduğunda, ya adaleti uygulayacak olanlar bizi sevmeyenlerden seçilirse?

Bugün Fenerbahçe'yi yönetenlerin tavırlarını da doğru bulmuyorum. Haklı iken haksız duruma düşmek konusunda müthiş bir çaba sarf ediyorlar anlayamadığım bir şekilde.

Ama, Fenerbahçe şike yaptı mı?

Ben yapmadığını düşünüyorum. Çünkü benim vicdanımda bu ispatlanamadı. Kendi gözlerimle görmediğim sürece de, sırf Aziz Yıldırım'a kıl oluyorum diye "şikeci Fenerbahçe" demeyeceğim. Şikeyi renkler yapmaz, şikeyi bireyler yapar. Bu kadar basit, bu kadar yalın benim nezdimde bu konu. Suçu ispatlanana kadar da herkes masumdur. Bu temel hukuk kuralı hepimiz için gerekli olur bir gün...

Sırf boyun eğmedi diye Fenerbahçe hapsedilemez...

Sırf Başkanı susmadı diye Fenerbahçe susturulamaz...

Ve hiç çıkarmayın aklınızdan,

Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe yıkılmaz!


—————

09.10.2015 16:11

Facebook?

 

9.Eylül'de bir yazı paylaştım. Nasıl oldu, neden oldu bilmiyorum, lakin bir anda 16 bin kişi paylaştı bu yazıyı. 2 bin kişi beni takip eder oldu. Mevcut arkadaş listem tam 2 ye katlandı. Hem de tam "acaba artık ciddi ciddi kitap yazmayı düşünsem mi?" diye kendimi sorguladığımın ertesi gününde...

Bu vesile ile harika insanlar tanıdım. Öyle motive edici, öyle içten cümleler kurdular ki, 2 kelam etmeyi bilmeyen bir adam bile 30 yıllık yazar kesilir bu motivasyonla...

Yine bu vesile ile, birbirinden çok farklı, siyah ve beyaz kadar, gece ile gündüz kadar zıt fikirler paylaşıldı. Benim gibi bir adam için bulunmaz nimetti bu. Küfredenler, tehdit edenler, ne yazdığı belli olmayanlar dahi öyle öğretici olabiliyor ki zaman zaman... İnsanı öğreniyorsun her türlü...

İletişimde olduğum insan sayısı bu kadar artınca elbette takip ettiğim paylaşımların da sayısı arttı. Huyum kurusun, tüm paylaşımları hep eleştirel gözle okuyorum. En çok da kendiminkileri tabi. Bu şekilde okuyunca ilginç sonuçlara varıyorsun. İşte bizzat vardığım sonuçların bazılarını paylaşmak istedim bugün;

* Bir ara Facebook güvenlik uyarısı furyası patladı yine. Yok burada paylaşılan tüm fotoğraflar bilmem ne yasalarına göre tamamen özelmiş, paylaşılamazmış, paylaşılırsa bilmem ne olurmuş, Facebook bu paylaşımların hepsini yasalarla koruyormuş tadında bir yazı paylaştı bir çok insan. Bunların içinde okumuş, iş güç sahibi, entelektüel seviyesinden tek bir an bile şüphe etmeyeceğim dostlarım da vardı. Bu uyarı yazısına en güzel yorumu yine çok sevdiğim bir arkadaşım yaptı; "Herkes "Facebook özel hayata saygı göstersin" diyor ya gülüyorum... arkadaş özel hayat evde olur, özel şeyler de evdeki çekmecede olur, dolabın üzerindeki kutuda olur ya da ne bileyim kasada olur...sosyal paylaşım sitesinde paylaştığın hiç bir şey özel değildir.. adı üstünde paylaşım sitesi...özelse evinde sakla..". Bu kadar basitti ve hukuken o uyarının hiç bir geçerliliği yoktu. Bunu bilmek için Hukuk Profesörü olmaya da gerek yoktu lakin öyle çok insan paylaştı ki... en okumuş insanlar bile 2 lokma araştırma yapma zahmetine girmezken, cahil kesimden doğruyu bulmasını, ezilmemesini, yolsuzluk yapanlara artık dur demesini, çalanlara ders vermesini beklerken hala, acaba çok mu iyimserim diye düşünmüyor değilim...

* Bu site, karşıt fikirli binleri bir araya getiren bir platform. Öyle olunca da herkes kendine yakın gördüğü düşünceleri, resimleri, yorumları, sözleri, videoları paylaşıyor. Bu paylaşımların çoğu kin, öfke, nefret, küfür ve saldırı içeriyor ne yazık ki... Şaka gibi ama, çocukluğundan beri tanıdığım, yufka yüreğini yakinen bildiğim öyle insanlar var ki, onlar bile içlerindeki yaratığı kusuyorlar buraya... Fikirler tartışılmıyor, konuşulmuyor, sorgulanmıyor... Sadece bir öfke dalgası. Bu davranışın neye hizmet ettiği, kimlerin ekmeğine yağ sürdüğü, bu tip paylaşımlarla hiç bir şey elde edilemeyeceği gün gibi ortadayken, hala kalabalık bir topluluğun bunu yapmaya devam etmesi beni düşündürüyor. Birader, bu kadar öfkeliyseniz, evin bir odasına toplayın tüm yastıkları, yığın yere. Sonra oturup avazınız çıktığı kadar bağırıp o yastıkları yumruklayın. İnanın, kulağa çok garip gelen bu davranış, burada yaptığınız paylaşımlar kadar ilkel olmayacak. Vallahi bak...

* Teknoloji iki tarafı keskin bıçak. Neresinden tutsan kesip acıtıyor. photoshopla hazırlanmış paylaşımlar, neredeyse kamyon yazısı seviyesinde olup Mevlana'ya atfedilen sözler, yazılan her 9 şiirden 7 sinin mutlaka Can Yücel'e ait olması, sayfamızı 50 beğeni gelirse şikayetler silinecek yoksa sayfamız kapatılacak diyen uyanıklar ve ne yazık ki onlara inananlar, başkasının yazısını kendi fikirleriymiş gibi paylaşanlar... Bildiğin cadı kazanı resmen! Neye inanacağını, neye yorum yapacağını şaşırmış onlarca insan ve karşı konulamaz bir bilgi kirliliği... Böyle bir platformda yapılacak en doğru şey ise burayı o kadar da ciddiye almamak bence. Yapılacak öyle çok şey var ki burayı ciddiye almak yerine... Gidin dans edin, müzik dinleyin, sevdiklerinizi arayın, kendinize vakit ayırın, merak edin biraz, araştırın, keşfedin (her ne olursa), fikir sahibi olmak için önce bilgi sahibi olmak gerektiğini hiç unutmayın...

Yahu hiç bir şey yapmasanız bile, bu Facebook'u bu kadar büyütmeyin gözünüzde... Buraları okuyup, asrın lideri tarafından yönetildiğini ve ülkesinin dünyada süper güç olduğunu sanan ciddi bir nüfus var, öyle düşünün! Ne kadar ciddiye alınabilir ki burası? smile ifade simgesi

Hep söylüyorum, biraz uyanık olun, uyumayın...

Çünkü uyursan,

Ölü..... Yok yok, şaka...

Uyumayın işte...


—————

07.10.2015 13:20

İlokul aklı...

 

Bak canım kardeşim;

Çocukluğuna inelim bugün... İlkokul 5 tesin. Öğretmeniniz sınıf başkanını sizin seçeceğinizi söylüyor. 3 de aday var. Bunlardan 1 tanesi 2 senedir sınıf başkanı zaten.

O 2 senedir sınıf başkanı olan çocuk var ya; bu çocuk diyor ki, "ben 2 senedir bu sınıf için çalıştım, sınıfa yeni tahta alınmasını sağladım, kantinde sıra varken bizim sınıftakiler öncelik sahibi oldu. Gidip istediğinizi alıyorsunuz. Hem kapıdaki bekçi de bizden. Yine beni seçin..."

...

Gelgelelim, bu arkadaş öğlenleri sınıfta para toplayıp dışarıdan yemek getiriyor herkese ama 2 TL lik tost için 5 TL toplayıp her tosttan 3 TL yi cebine atıyor. Diğer sınıftakilerle kanlı bıçaklısınız çünkü bu çocuk sürekli dalaşıp duruyor, hem dayak yiyor, hem de akıllanmıyor. Sonra sizi de kavgaya karıştırıyor. Bazen kafası kızıyor, kendi sınıfındaki çocuklara da dalaşıyor. Hatta bir keresinde dedesi vefat eden arkadaşlarınızdan biri ile tüm sınıfın önünde dalga geçmişti. Kız hüngür hüngür ağlarken gidip "kes zırlamayı" diye bağırmıştı avazı çıktığı kadar... En büyük becerisi sınav sorularını çalmak. Çaldığı soruları da en yakın arkadaşlarına veriyor sürekli. Sınıfta hiç çalışmadan sürekli 9 alanlar bunlar. Sen gidip soruları istediğinde 3 aylık harçlığını istiyor. Öğretmenlerle ilgili sıkıntın olduğunda gidip öğretmen ile konuşursan bittin. Önce benimle konuşacaksın, bu sınıfın başkanı benim diyor. O yanındaki yalaka arkadaşları da "evet, o bu sınıfın başkanı, okulun müdürü bile korkar ondan" diye sallıyorlar...

Neyse, seçim günü geliyor, tabi ki sınıf bu arkadaşı seçmiyor. Deli oluyor başkan. Gidip sınıf öğretmeni ile konuşuyor. Diyor ki, diğer adaylar sınıfta rüşvet dağıttılar, hatta bazıları soruları çalıp arkadaşlarına dağıtıyor öğretmenim... Ben kendi gözlerimle gördüm, hatta cep telefonuna kaydettik, izlettirebilirim falan diyor. Öğretmen sınıfta esip gürlüyor tabi! Diyor ki; "bakın arkadaşınız olmasa ne kadar yanlış bir seçim yapmış olacaktık! Kendisinin elinde bu adayların yaptıkları hırsızlığın da görüntüsü var hem, Cuma günü sınıfta herkese gösterecek, söz verdi bana! Bu yüzden seçimler tekrarlanacak!"...

Sınıfta bir panik, bir kargaşa... Herkes Cuma gününü bekliyor. Cuma günü bu arkadaş sınıfa geliyor fakat görüntüler yok. Bir bahane uyduruyor. Diğer cuma, sonraki cuma derken hep bir bahane ile sıyrılıyor işin içinden ama diğer adaylar mimlendi bir kere...

Sen şimdi ilkokul 5 te olsan bu çocuğu başkan seçer miydin?

Yok, ben hiç bir şey ima etmiyorum... Sadece soruyorum...

İlkokul 5 aklınla seçmeyeceğin tipleri eşşek kadar olunca da seçme diyorum.

E mi kardeşim?


—————

02.10.2015 14:04

Uykudan Önce

 

Keşke çocukken biraz kitap okusaydın be usta... eminim, başta Kur'an, çok okumuşsundur...

Lakin Küçük Prens okusaydın keşke... Ne bileyim? Sefiller'i okusaydın, Notre Dame'ın Kamburu'nu okusaydın... O.Henry okusaydın mesela, gavur falan demeden... Della ve Jim'den neler neler öğrenirdin bir bilsen...

Şiir okusaydın keşke... Orhan Veli'den, Yahya Kemal'den, Ümit Yaşar'dan... Mesela Edgar Allen Poe'dan Annabel Lee'yi okusaydın... Shakespeare'in sonelerine bir göz atsaydın...

...

Veya ne bileyim, biraz film izleseydin... Adile Naşit ile Münir Özkul'un turşu kavgasını, İnek Şaban ile Güdük Necmi'nin atışmalarını anlayabilseydin... Bu kadar kavga edip de nasıl bu kadar ayrılamaz olduklarını... Love Story izleseydin... O kadar kasmana da gerek yoktu aslında. Selvi Boylum Al Yazmalım' da Cahit Berkay dinleyip, aslında İlyas'a aşık olan Asya'nın neden Cemşit' i seçtiğini anlayabilseydin keşke...

To Sir, With Love da Sidney Poitier kadar zenci olabilseydin... Ölü Ozanlar Derneği'ni seyredip "bir şeyi bildiğinizi sandığınız zaman ona farklı bir açıdan bakın" diyen Keating' i anlayabilseydin...

Biraz masal okusaydı annen keşke sana... Pamuk Prenses ile Yedi Cüceler' i, Sindirella' yı, Hansel ile Gratel'i, belki La Fontaine' den Hırsızlar ve Eşek' i okuyarak uyutsaydı anacığın seni... Keşke Andersen' den Kibritçi Kız'ı okuyup ölümü farklı algılayabilseydin...

Keşke müzik dinleseydin biraz, ilahi dinlediğin kadar ... Bilseydin bazen Tanrı'nın sadece peygamberleri elçi olarak seçmediğini, buyruklarını notalara, sözlere gizlediğini... Sarı Çiçek kadar sevebilseydin Stairway To Heaven'ı... Bohemian Rhapsody' i, Every Breath You Take' i, I Just Call to Say I Love You' yu, Lady In Red' i dinleyebilseydin... Moonlight Sonata ile hayaller kurup dinlendirebilseydin, besleyebilseydin ruhunu keşke...

Keşke sevmeyi öğrenseydin çocukken usta...

En az kendini sevdiğin kadar, başkalarını da sevebilmeyi öğrenseydin...

Keşke Adile Naşit'in kuzucuğu olabilseydin...

"Başkan" olmadan önce....


—————

01.10.2015 13:12

Bu kaçıncı Cuma?

 

Bak kardeşim;

Bırak bu "ölü yıkama" işini falan... Valla bak... Ölüp gittikten sonra seni kimin yıkadığı mühim değil, ciddi söylüyorum. Ölüyorsun işte zaten. Yani emanet bedeni burada bırakıp gidiyorsun. "Haydaa, yıkamadılar beni" derdin olmuyor... Yani hiç ölmedim tabii... ölüp de geri dönüp anlatan da olmadı ama, mantığım bunu söylüyor. Öldükten sonra kendisiyle konuşmaya çalıştığım çok yakınım oldu. Hiç cevap vermediler. Kimin yıkayacağı ile ilgili de endişeli değil gibile...rdi sanki. Sadece morarmış, soğuk, hareketsiz ve çok sessizlerdi. Hani derler ya; "ölü gibi"lerdi. Cenaze ortada da kalmaz, rahat ol. Çok şükür, o konuda hala hassas milletiz. Sen gönlünü ferah tut...

Ferah tut... da,

Şu Kabataş ve camide içki içme videoları vardı. Cuma günü göstereceklerdi... N'oldu onlar? Ciddi soruyorum... Yani insan yaşadığı ülkenin Başbakanı bir şey söylediğinde inanmak istiyor. İlişkilerde güven önemli, malum. Parti bağımsız, siyaset bağımsız, hatta kendisine olan duygularımdan bağımsız soruyorum. Tüm samimiyetimle, tüm merakım ve saflığımla soruyorum... Sade, anlaşılır, basit, 5 yaşındaki bir çocuğun anlayabileceği bir dille cevap verseler; o videolar nerede? Ortaya çıkıp "cuma günü yayınlayacağız" demeseydi, yeminle bir daha sormazdım. "Ben izledim, neler yapmışlar bacıma, o camide nasıl da içmişler" deseydi mesela... "Ben izledim ama halkıma bunu asla izletemem" falan bile deseydi içime bu kurt düşmezdi. Lakin o kalkıp "Cuma günü yayınlayacağız" dedi.

Bak, hiç teröre, ekonomiye, AKP - CHP - HDP meselesine, bağımsız Cumhurbaşkanı, Anayasa, din, laiklik, Kürt - Türk, milli - yerli, bedelli askerlik konularına girmiyorum. Ondan önce de neler neler söyledi politikacılar. Ne icraatlar yaptılar veya yapamadılar. Çok şükür efsunlu bir milletiz de bir şey olmuyor bize. Hani başka bir ülke olsa çoktan kendi kendine format atmıştı.

Sadece soruyorum;

Kabataş saldırısı ve camide içki videoları nerede?

Hiç bu soruyu sormuyor musun sen de güzel kardeşim kendine? Sana bu videoyu yayınlayacağını söyleyenlere de sormuyor musun? Merak etmiyor musun gerçekten, ülkeni yönetenler doğru mu söylüyor yoksa halkı kin ve düşmanlığa tahrik mi ediyor?

Bir sor be kardeşim...

Bak biz soruyoruz Allah'ın günü.... Paralel de olduk, eşkenar da çok şükür... Lakin tık yok...

Senin aran iyidir, bir de sen sorsan?

Ha kardeşim?


—————

01.10.2015 11:41

3 Idiots

 

Bu ülkede her çocuğa, istisnasız her çocuğa hem de, Orta 1 e geldiklerinde (yeni sistemde kaçıncı sınıf olduğunu bilmiyorum valla... 12-13 yaşında diyelim kısaca) sınıftaki ilk günlerinde "3 Idiots" filmi izlettirilmeli... Çok net söylüyorum. Sonra tekrar Lise 1 de izlettirilmeli. Ben psikolog veya pedagog değilim. Bilim adamı da değilim. Ancak bu filmi izleyerek büyüyen bir çocuğun hayatının çok farklı olacağını iddia ediyorum...

3 Idiots...

Hala izlemediyseniz, veya izletme...diyseniz çocuklarınıza...

İzleyin, izlettirin...

Ben 5 sene önce tanıştım bu filmle... İlk izlememden sonra hayatımda hiç bir şey aynı olmadı bir daha.

Ve aklınızdan hiç çıkarmayın;

ALL IS WELL!

Ya da filmdeki deyişle ol iz veeell!


—————

27.09.2015 13:49

Hayırlı Bayramlar!

 

Bir bayram daha bitiyor bugün.. Aslında ilk günden söyleyeceğim, yazacağım bir çok şey vardı ama bu sefer biraz beklemek istedim. Hem biraz kafa dinlemek, hem de yapılacak paylaşımları gözlemlemekti niyetim. Ne yazık ki bu bayram farklı olan yegane şey vahşet görüntülerinin, karşıt fikirlerin kavgasının ve manüpilasyonun artmasıydı...

Artık eminim, bu ülkenin, bu topraklarda yaşayan herkesin en önemli sorunu kendi fikrini "karşı taraf" a empoze etmeye yani dayatmaya çalışmasıdır.

İmam osurursa cemaat sıçarmış (sözün kendisi böyle, ne yapayım?). Yani öyle bir zihniyet yönetiyor ki ülkeyi, bu gayet doğal diyebilirsiniz. Ne gibi mi?

* Kızlar ve erkekler nasıl ve nerede yaşarlar, o söylüyor
* Kadınlar kaç çocuk doğurmalı, o söylüyor
* Kadınlar doğurmalı mı doğurmamalı mı, o söylüyor
* Madeciler nasıl ölür, kimler şehit olur ve ne güzel bir mertebedir şehitlik, hangi şehit babası karaktersizdir, hangi şehit babası adamdır, o söylüyor
* Geç Anayasa'yı, bu ülkenin yönetim sistemi nedir, o söylüyor

Şimdi en tepedeki adam böyle olunca, halk da onun yolundan gidiyor diyeceksiniz değil mi?

Aslında hayır.. Tam tersine, bu zihniyet, bu kültürün bir parçası aslında. İçimizden çıkan bir parça. Bizim aynamız...

Bayram boyunca paylaşılan yazılar, fotoğraflar, düşünceler çoğunlukla karşı tarafa "doğru" nun ne olduğunu dayatır şekildeydi.

Uzatmadan toparlayayım;

* Allah'a ve Kur'an a inanan biriyim. Lakin müslumanlığın bir canlıya eziyet edilmesini destekleyeceğini, "kurban" diye bir bayram emrettiğini, Yaradan'ın herhangi bir canlı için "ölüm" buyurduğunu bana kimse anlatamaz.

* Bununla birlikte et yemeyi seven bir adamım. Bayılırım hem de. Lakin bunun da yöntemi var. Ulu orta, eline bıçak alan kabiliyetsiz insan müsvettelerinin yaptığı kesimler bu yöntemlerden biri değil kesinlikle. Foğada her canlı, doymak için bir başka canlıyı öldürüp yiyebiliyor. Hatta sırf zevk için öldüren tek canlı türünün "homo sapiens" olduğu zannedilse de, bazı hayvan türleri de bunu yapabiliyor. İnsanoglunun zekasını, becerisini ve teknolojisini kullanarak beslenme için daha insancıl yöntemler kullanmasını savunuyorum.

" İnançlara saygım var. Her türlüsüne. Hiç kimseyi öküze tapıyor diye, Allah'a inanmıyor diye, ibadet ediyor veya etmiyor diye yargılamıyorum. Fakat garibim hayvanları kamyon kasalarında sürüklemek, bıçakla delik deşik etmek, kör bıçakla doğramak benim bildiğim hiç bir inançla, hiç bir öğreti ile, hiç bir din ile bağdaşmıyor... Bu görüntüler beni rahatsız ediyor.

* Bayram demek bir araya gelmek demektir benim için. İster kurban (ne demekse) bayramı, ister şeker bayramı olsun.. O bayramlarda rahmetli dedem, rahmetli anneanne ve babaannem, rahmetli amcam, ailem vardır... O bayramlarda harçlık vardır, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek vardır... Sarılmak vardır o bayramlarda, kocaman sofralar kurup, sahip olduklarımıza şükredip, sahip olamayanlar için daha iyisini dilemek vardır...

* Naiftir benim aklımdaki bayramlar. Kan yoktur, acı yoktur, en çok hüzün vardır gidenlerin ardından kalpte hissedilen...

Herkesin bir düşüncesi var genel olarak, her şeye dair. Herkesin düşüncesi de kendisini bağlar. Bu düşünceleri karşımızdakine dayatmamak, kendi düşüncene sahip çıkıp, bir başkasının kendi düşünceleri ve doğruları için geçerli nedenleri olabileceğini kabul etmek en çok bizi rahatlatır aslında...

Facebook'ta, sosyal paylaşım sitelerinde kesilen hayvan görüntüleri yayınlamak, kúfretmek, karşıt fikirlere saldırmak, kendi fikrini kabul ettirmeye çalışmak hiç bir fayda sağlamıyor aslında. Sadece kutuplaşmayı körüklüyor bilinçsizce...

Yeterince uzaklaşmadık mı birbirimizden artık? Dinin, inançların en çok sömürüldüğü, müslümana en büyük zararı yine múslümanın verdiği, Allah adının sadece korku ile, ölümler ile, vahşet ile anıldığı bir dönemdeyiz... Buna dur demesi gerekenler yine dini bütün, Kur'an a veya inançlarına sahip çıkacak Müslümanlar'dır. Aksi takdirde artık uzanıp birbirimizin elini tutamayacak kadar uzaklaşmış olacağız birbirimizden.

Bu vesile ile küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden öper, tüm ölmüşlerimize rahmet, cümleten herkese hayırlı bayramlar dilerim.


—————

20.09.2015 12:43

Sen Kürt müsün?

"Emre, sen Kürt müsün?" diye sordu... Bir süre önce yayınladığım yazıyı okumuş ve beni takip etmeye başlamış...

"Neden soruyorsun?" dedim.

"Bir süre önce Hülya Avşar ve Beren Saat ile ilgili bir yazı yazmıştım da... Orada Kürtler çok fena küfürler ettiler bana. HDP ve PKK yı destekleyenleri çıkarttım listemden. Sen de Kürt müsün diye merak ettim..." diye cevapladı...

"Hoş, zaten Kürtsen hiç konuşmayalım" diye ekledi...

"Hayır, İstanbul'da 5.kuşağım ben. Lakin bugüne kadar beni yeni tanıyan hiç kimse Kürt olup olmadığımı sormamıştı. Gördüğün gibi, bu kadar bölündük işte. Artık arkadaşlarımızın etnik kökenini sorguluyoruz. Hayır, PKK veya HDP yi desteklemiyorum. Ancak HDP nin silah sıkmak yerine mecliste derdini anlatma hakkına, kendisini anlatma hakkına, savunduğu fikir her ne olursa olsun saygı duyuyorum. Hiç düşündün mü PKK ve HDP den çok daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu ve bu oyuna alet olduğunu?" diye açıkladım.

"Bunu, bu şekilde düşünmemize sebep olanlara borçluyuz. Bu kadar şehit varken, bu kadar masum insan ölürken saygı falan da duyamam" dedi ve beni blokladı.

Yazdığım yazıdan sonra binlerce insan paylaştı yazımı. Pek çoğu beni takip etmeye başladı, bir çoğu artık arkadaş listemde. Bu vesile ile beni destekleyen veya benimle çok zıt düşünen yorumlar aldım. Her birine dilim döndüğünce cevap verdim, ne düşündüğümü açıklamaya gayret ettim. Fikirlerin tartışılması, ortak bir zeminde buluşulamasa bile medeniyetin ve gelişmişliğin düzeyini belirler benim için.

Bana bu soruyu soran bayan üniversiteyi bitirmiş, anladığım kadarı ile kendini yetiştirmiş biri idi. Gelgelelim, bu şekilde düşünmesi, bu şekilde kestirip atması, sorumluluğu asla üzerine almayıp başkalarının onun böyle düşünmesine sebep olduğunu iddia etmesi ve konuyu "şehitler varken saygı duyamam" seviyesine indirgemesi aslında tehlikenin düşündüğümden de ciddi boyutlarda olduğunu gösterdi bana.

Beni endişelendiren budur.

Fikirleri beğenmeyebiliriz. Beğenmemeyi geçtim, tam aksini, hem de hayatımız pahasına savunuyor olabiliriz. İnsanı insan yapan, bir fikre ve bu fikri savunabilecek yeteneğe sahip olabilmesidir. Ben bana uzun uzun yazma zahmetine katlanan herkese sabırla cevap veririm. Çünkü her yorum, her karşıt fikir aslında benim gelişimime bir katkıdır.

Bugün bu ülke bu şekilde yönetilebiliyor ve halkın çoğunluğu bunu kabullenebiliyorsa, bunun temel sebebi, karşıt fikirlerin asla savunulmasına izin verilmemesi, aynı fikirde olmayanların sivil halk, asker, gazeteci veya sanatçı, anında susturulmasıdır. Keşke bunu bir anlayabilsek, anlatabilsek.

HDP yi, PKK yı desteklemeyin. AKP yi veya CHP yi desteklemeyin. Allah'a inanın veya inanmayın... Bir gün aynanın karşısına geçtiğinizde, karşınızdaki yüzün gözlerinin içine bakıp "beni ben yapan şeyler nelerdir?" sorusunu sorduğunuzda, vereceğiniz cevap "AKP li olmam" veya "PKK yı destekliyor olmam" ya da "Atesit olmam" olmayacaktır, göreceksiniz. Bu hayatta herkesin bizimle aynı düşünemeyeceğini, herkesin farklı bir inanç sahibi olabileceğini, dolayısıyla da hayatı yaşanır kılanın bu farklılıklar olduğunu, bizi biz yapan en temel unsurların ise farklılıklara karşı duyduğumuz saygı, Yaradanın biz ölümlülere bahşettiği en eşsiz duygu olan "sevgi" olduğunu bilin...

Voltaire' in dediği gibi;

"Seninle aynı fikirde değilim... Ancak fikrini özgürce söyleme hakkın için seni ölümüne savunurum..."

Elbette bu kadar basit değil her şey... Bu söylediklerim herkese ütopya gibi geliyor, farkındayım...

Şu fıkrayı pek çoğunuz duymuştur;

Bir Fransız, bir Alman ve bizim Temel yurtdışındaki bir televizyon programına katılmışlar. Programın sunucusu sormuş üçüne de; "sizin ülkenizde bayanların eli niye öpülür?"

Önce Fransız cevaplamış; "Çünkü kadın, erkek ile bir bütünü tamamlar. Biz de bu yüzden onlara olan saygımızı bu şekilde gösteririz"

Sonra Alman cevaplamış; "Çünkü kadın kutsaldır bizim için. Doğurur, hayatın devamlılığını sağlar. Biz de onlara olan saygımızı bu şekilde gösteririz"

Sunucu bizim Temel'e dönmüş bu sefer, "ya siz?" diye sormuş..

Şöyle bir bakmış bizim Temel... Derken hafifçe sunucuya doğru eğilmiş ve fısıldar gibi cevap vermiş;

"e bir yerden başlamak lazım..."

Anlatabildim değil mi?

Bir yerden başlamak lazım...

—————