Blog

02.11.2015 10:22

EZBER

Seçim sonuçları açıklanmaya başladığından beri yapılan yorumlar, paylaşımlar ve atılan mesajlara bakıyorum. Hep bir ezber söz konusu sanki.

"Bu ülke bitmiştir. Gidecek ülke arayalım."
"An itibariyle yiyip içip, gezmeye bakarım sadece, ne olacaksa olsun, müstahak bu millet."
"Gerizekalılar. Beyinsizler!"
"Çok endişeliyim. Kızım için korkuyorum, yarınlar için korkuyorum."

Yukarıdaki yorumları yapan veya mesaj atan insanların çoğunun profil fotoğrafında Atatürk resmi var. Korkarım bu durumda kimse Atatürk'ü anlamamış demektir. Milli mücadele yıllarında Anadolu haritasını elinize alıp bir bakın lütfen. Sevr Antlaşması ile nasıl bir toprak paylaşımı yapılmış? O dönemde Mustafa Kemal ve arkadaşları nasıl bir ekonomi, nasıl bir ülke ve nasıl bir toplum ile bu mücadeleyi vermiş? O'nun için de "buraya kadarmış, yeter" demek en kolayı olurdu muhtemelen. Dememiş ama. Şimdi de methiyeler düzüyoruz arkasından. Helal olsun Atatürk'e diyoruz, profil fotoğrafı yapıyoruz, böğürerek destan şiirleri okuyoruz, Atatürk imzalı dövmeler yaptırıyoruz ama bir yenilgi alınca kepenk kapatıyoruz. Bu ezberden vazgeçin önce.

Bir diğer kesim, bir diğer ezber yorumları yapıyor;

"Ne yani her seçim mağlubiyetinden sonra yok hile var, yok bu halk cahil... bir biz akıllıyız çünkü.."

Vallahi öyle. Kusura bakmayın. Halk cahil, evet. Onlar da ezber konuşuyor. Ekonomimiz süper, ülke çağ atladı, köprüler yollar yapılıyor, herkesin eşit okuma hakkı var falan... Tarımı bitmiş bir ülkeyiz, borç batağındaki bir ülkeyiz, etrafındaki herkesle kavgalı bir ülkeyiz, gençleri, çocukları sokaklarda polis şiddetiyle öldürülen ve bunun hesabını sormayan bir ülkeyiz, yolsuzluk cenneti bir ülkeyiz, hukukun guguk olduğu bir ülkeyiz. E şimdi buna rağmen bu adamlar baş tacı ediliyorsa, cehalet değil de nedir bu? Sadece 5 ayda 4,5 milyon fazla oyu, sadece 3 saatte sayılan 47 milyon oyu bana izah edebilirse birileri, "tamam, hile yokmuş" derim.

Lakin mesele bunlar değil.

Endişelenelim, evet. Hatta çok endişelenelim ama bunu bir fırsat olarak düşünelim. Karşımızda son derece sistemli, son derece çalışkan, son derece inanmış, son derece adanmış ve son derece biat etmiş bir yapı var. Bu yapı ile Atatürk dövmesi yaptırarak mücadele edemezsiniz. İstiklal marşını böğürerek, Atam izindeyiz diyerek mücadele edemezsiniz. Atatürk İlkeleri 2 türlü. Temel ilkeleri herkes ezbere sayar. Bir de bütünleyici ilkeler var. Biz tüm bu ilkeler doğrultusunda çalışmaya, evlat yetiştirmeye devam edeceğiz.

Hepsinden önemlisi,

Herkesle aynı fikirde olmayabiliriz, herkesi kendimizle eş görmeyebiliriz, herkesi sevmeyebiliriz. Ancak herkesi dinlemek zorundayız. Yine ezber yorumlar alıyorum; "niye cevap veriyorsun, bırak şu gerizekalıları.. laf anlatılmaz bunlara...". Hayır, ben dinlemeye, cevap vermeye devam edeceğim. fikir tartışması seviyesinde kaldığı sürece herkes dilediği her yorumu yazabilir, dilediği her eleştiriyi yapabilir bu sayfada. Küfür içeren mesajları anında silerim. Onun dışında herkes dilediğini yazmalı ki bir iletişim olsun. Karşımızdakileri dinlemeden, sebeplerini anlamadan onları nasıl ikna etmeyi düşünebilirsiniz ki??

Çok çalışmamız lazım. Ezberden vazgeçmemiz lazım. Sadece eleştiri değil, çözüm üretmemiz lazım. Yaşadığımız şartlardan şikayetçiysek elimizi taşın altına koymamız lazım. Kılıçdaroğlu gitmiyorsa, göndermemiz lazım. Bahçeli hala "başardık" diyorsa, karşısına onu gönderecek birini çıkarmamız lazım. Bu halk biat etmek istiyorsa, önlerine biat edecekleri başka birini çıkarmak lazım.

Bunların hiç birini yapamıyorsak, bol keseden sallamanın alemi yok. Ülkeyi terk etmek isteyenler bir an evvel terk etsin lütfen. Umutsuzluğa kapılanlar da 2 lokma içlerinde yaşasınlar umutsuzluğu.

Hile hurda ile veya hakkıyla... Halk bir seçim yaptı. Aristo ile Eflatun'un bir bildiği vardı ki, yerden yere vurmuşlar "demokrasi" yi. Ancak şu anki gerçeğimiz budur. Kimseye küfretmeden, gerçekten birlik olmak istiyorsak herkesi dinleyerek, herkesi anlamaya çalışarak başlayacağız işe. Sonra da çok ama çok çalışacağız. Yorulanlar olacak. Ellerinden tutup kaldıracağız. Lakin vazgeçmeyeceğiz. Bu ülke CHP ye, bu ülke MHP ye muhtaç değil. Onlar başaramıyorsa, başaracak birilerini bulup çıkartacağız.

Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

NAZIM HİKMET


—————

01.11.2015 20:51

ASİL KAN

 

Sonuçlar hemen hemen belli oldu.

Paylaşımlara bakıyorum; büyük çoğunluk hayal kırıklığı, öfke ve korku içinde. AKP' yi destekleyenler ise, tam olarak kendi cümleleri ile yazıyorum; "nasıl koyduk" tadında.

Biz seçimlerden önce nelerden bahsediyorduk?

...

* Çağdaş yaşamak
Bu halk çağdaş yaşam nedir biliyor mu? Her gün götü düşüyor çalışmaktan, ay sonunu getirme çabalamasından, evdeki en az 4 boğazı doyurma savaşından.

* Batılı olmak
Batılı olmak umurunda mı? Karnı doymuyor ki. Batılı olsa ne olur olmasa ne olur ona göre. Hatta gavur batılı olmaktansa ölmeyi yeğler.

* Özgür olmak
Sizce bu halk özgür mü? Özgür halk Soma'da o madenin içine girer mi? Milyar dolar yöneten patronların emrinde çalışan, taşeron için çalışan, dünyanın en pahalı benzinini kullanan, alım gücü her gün düşen bir halkın özgürlüğünden bahsedilebilir mi?

* Kardeş olmak
Daha derbi maçı birlikte seyredemeyen bir toplumda hangi kardeşlikten bahsediyoruz? Adliyelere bir gidin bakın, arazi anlaşmazlığı, miras anlaşmazlığı, tarla anlaşmazlığı, mal mülk anlaşmazlığı davalarının çoğu kardeşler arasında. Kan bağı olan adamla kardeş olamayan bir toplum, başkasıyla nasıl kardeş olsun?

* Bir olmak, birlik olmak
Bu ülke sadece 1 kere birlik olmuş, onda da Kurtuluş Savaşı'nda zafer elde etmiş. Sonrası hep kargaşa, hep kavga, hep dövüş...

* Barış içerisinde yaşamak
Trafiğe bir çık İstanbul'da tam mesai bitiminde. Görürsün ülkemin barış içerisinde yaşamasını hayal ettiğin insanını. Beyaz yakalısı, mavi yakalısı. Barış sadece laftadır bu coğrafyada.

* Hırsızlığın, yolsuzluğun bitmesinden
Bak işte, bu en gerçekleşmeyecek hayal. Çünkü bu yoksul halk, güce sahip olduğunda şu anda iktidarı elinde bulunduranlar ne yapıyorsa onu yapar. Hırsızlık, yolsuzluk bu toplumun büyük çoğunluğu için hayal ettiği yaşama kavuşmanın tek anahtarı. Çünkü tembeliz, çünkü çalışmayı sevmiyoruz, çünkü zekamızı sadece kısa yoldan köşe dönmeye kullanıyoruz. Kabul edin ya da etmeyin gerçek bu.

AKP'ye oy verenlerin gazeteleri açtıklarında okudukları haberler, Tunalı Hilmi'de, Karşıyaka'da, Nispetiye Caddesi'nde, Bağdat Caddesi'nde dolaşırken gördükleri insanlar, magazin programlarında 60 TL ye lahmacun yerken gördükleri günü birlik meşhurlar bugün Facebook'ta "nasıl koyduk ama" paylaşımı yapmalarının sebebidir.

Bu toplum karısını dövüyor kardeşim.
Bu toplum çağdaş değil.
Bu toplum görgülü, kültürlü, çalışkan, medeni ve dürüst değil.

Bugün karşımıza çıkan tabloyu doğru okumalı, hayalperest olmamalı, doğru hedefler belirlemeli ve her zamankinden çok çalışmalıyız.

Dilimizden düşürmediğimiz Kurtuluş Savaşı'nda kimse elinde sihirli değnek ile dolaşmıyordu ortalıkta. Bu tablonun çok daha vahim olanından bir Cumhuriyet doğdu. Ancak o gün atılan tüm adımlar planlı, bilinçli ve öngörülüydü. Vatan, millet, sakarya ile kurulmadı o Cumhuriyet.

Adam yıllar önce o öngörüyle haykırmış;

Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


—————

01.11.2015 13:23

VATAN HAİNİ

 

Bugün "Seçim" günü.

Akşam 17:00 itibariyle ülkeye sihirli değneğin değeceğini düşünenlerden değilim. AKP 40 ın altına düşse de, CHP 30 u bulsa da değişen çok bir şey olmayacak. En önemli değişiklik, "iktidar" kudreti ile ülkeyi kaosa götüren hakim gücün artık "hakim" sıfatını kaybetmesi olur. Bu bile şu an için nefes almamız adına yeterli.

Ya sonra?

...

"Olur da kazanırsak, yapılacak çok şey var.. Çok işimiz var ama yaparız" demiş sevgili Yusuf Özer. Öyle haklı ki...

Bilmemiz gereken;

AKP' yi destekleyen, onları başımıza getiren, onları başımızda tutan, halinden memnun olan, haline şükreden hiç kimse bir günde değişmeyecek.

Hiç kimse yarın sabah itibariyle çocuğunu farklı yetiştirmeyecek.

Hiç kimse bugün dövdüğü karısını yarın sabah yatağına kahvaltı götürerek onurlandırmayacak.

Kırmızıda geçen hiç kimse artık yeşili beklemeyecek.

Hırsız çalmaktan, yandaş yazmaktan, katil öldürmekten, korkak kaçmaktan, zalim zulmetmekten vazgeçmeyecek.

Yarın manzaramız toz pembe olmayacak.

Eğer kazanırsak;

Yarın, bugünkünden daha çok işimiz olacak.

Belki hiç kimse değişmeyecek bu akşam itibariyle...

Ancak biz değişeceğiz.

Biz değişirsek, Türkiye değişir, gördük artık.

Gezi'de gördük... Soma'dan sonra gördük...

Suruç'tan sonra, Ankara'dan sonra, 17.Aralık'tan sonra, Ergenekon yalanından sonra, "sıfırladım babacım" dan sonra gördük...

Belki sihirli değnek değmeyecek ülkeme...

Fakat umuyorum ki;

Biri "ananı da al git" demeden önce, "karaktersiz şehit babası" demeden önce, "milletin orasına koymadan" önce, "paraları sıfırlama" dan önce, "polise emri ben verdim" demeden önce, "kadın mıdır kız mıdır belli değil" demeden önce, "2 ayyaş" demeden önce, "ben yaptım oldu, sıkıysa çıkarsınlar" demeden önce iki değil, üç değil, on kere düşünecek.

Ve sen, ben, biz... Yeniden "BİR" olacağız.

Canım Nazım'ın şiirini avazımız çıktığı kadar yüksek sesle okuyacağız;

"Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. "

Ve Nazım,
Ve sen,
Ve ben,
Ve biz...

Vatan hainliğine devam edeceğiz!


—————

31.10.2015 11:24

DİLEK TUT

 

Bir süredir burada yazdığıM yazılarda özellikle şöyle bir geri dönüş alıyorum;

"Siz istediğiniz kadar yazın ama o %40 bunu anlamaz".

Açıkçası maksadım o kesime laf anlatmak değil. Benim amacım %60 gibi görünen ancak aslında çok daha fazla olan topluluğun gözüne sokmak bugün yaşananları.

...

Artık neredeyse hepinizin ezberlediği bazı rakamlardan son kez bahsetmek istiyorum; Toplam seçmen sayısı: 56.675.669 ve toplam geçerli oy sayısı: 46.747.855

Peki bu ne demektir? Aslında 2 açıklaması var bu sonucun;

1. Toplam 9.927.814 kişi ya oy kullanmamış, ya da geçersiz oy kullanmış.
2. AKP yırtınıyor ya, yüzde 40 aldım ben diye... Oysa toplam seçmen sayısına göre AKP nin oy oranı yaklaşık %34.

Çok daha derin istatistiki hesaplamalara girebilirsiniz. Ben bu kadar sade, bu kadar basit bir tablonun aslında ne anlama geldiği ile ilgileniyorum.

İnsanoğlunun genel itibariyle içgüdüsü "hayatta kalmak" tır. Dolayısıyla yaptığı seçimlerde, neredeyse attığı her adımda bu içgüdü tetikler pek çok kararını. Bu sebeple yarın oyunu yine AKP ye verecek olanların elbet kendilerince çok mantıklı sebepleri olacaktır. Onların büyük çoğunluğunun derdi AKP iktidar olsun değil çünkü. Karnını kim doyurursa, evini kim ısıtırsa, hatta ve hatta kim daha çok racon kesip fırça atarsa ona veriyor oyunu, hayatta kalma içgüdüsü ile...

"Dünyanın en büyük zeka testi gerçekleşecek yarın Türkiye'de" diye bir paylaşım var son günlerde...

Kimse Kürt olduğu için gerizekalı değil.
Kimse Müslüman olduğu için gerizekalı değil.
Kimse Ermeni, Yahudi, Türk, AKP li, CHP li, MHP li veya HDP li olduğu için gerizekalı değil.

Ancak yukarıdaki rakamlara rağmen, sebepsiz yere kıçını kaldırmayıp oy vermeye gitmeyen, bilerek geçersiz oy kullanan herkes ciddi bir zeka problemi yaşıyor demektir.

Sevgili Yılmaz Özdil yine harika bir yazı yazmış bu sabah. "Bir dilek tut" diyor...

Dilek tut tabi kardeşim de...

Bir zahmet gidip oy da ver...

Oy kullanmayan o 10 milyon yüzünden, tuttuğumuz sadece dilek olmayacak çünkü, 2.Kasım sabahı!


—————

29.10.2015 11:59

REFLOR

 

Bugün 29.Ekim. Yani Cumhuriyet Bayramı. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum günü.

Peki 92 yaşındaki bu genç ülke nasıl bir güne uyandı bu sabah?

Dün 2 televizyon kanalı karartıldı. Sözde holdingi yönetmesi için atanan kayyum, holdingi doğru çalıştıracağı yerde, çalıştırmamayı seçti. Hem Anayasal, hem hukuki bir cinayet daha işlendi dün bu ülkede. Çünkü ülkeyi yönetenler, bu ülke insanının hizmetkarı olduğunu, bu ülkenin maaşlı elemanı olduğunu unutuyor, padişahçılığa soyunuyor....

Ve bir başka dram daha canım ülkemde;

Dün akşam oynanan Trabzon-Gaziantep maçından sonra maçı çığırından çıkaran hakemler, Trabzonspor başkanının "talimatı" ile statta rehin alındı. Şaka yapmıyorum. "Sabah ben gelene kadar o stattan çıkmayacaklar" buyurmuş başkan efendi. Tabi sabaha karşı 3 te padişah hazretleri kendisini arayınca hakemlerin sağ salim Trabzon'dan ayrılmalarını sağlamış.. Bunu da bir lütuf gibi anlatıp gazetecilere, bir de "100 yıl kadın gibi yaşamaktansa, adam gibi ölürüz" demiş. Yıllar önce tövbe ettiği mesleğe geri dönmesi gerekecekmiş bu gidişle...

Ülke tam olarak bu durumda işte.

"İmam" osurursa;

Cemaat dizide ölen mafya babası için mevlit okutur, mafya babası teröre hayır mitingi düzenleyip "oluk oluk kan akacak" der, Cumhuriyet'in Cumhurbaşkanı'na "Reis" der, ellerine Türk Bayrağı alan iktidar gençleri gazete basar, gazeteci döver, otelde aydınları yakar, kırtasiye yakar, pala ile adam kovalar, her gün onlarca kadını kıtır kıtır doğrar, kendi hukukunu, kendi adaletini uygular.

Yaşadığımız, nefes aldığımız her gün, Mustafa Kemal Atatürk'ün ne kadar büyük bir lider olduğunu, ne kadar büyük bir iş başardığını görmemiz için yeni fırsatlar yaratıyor ne yazık ki... Korkarım, sadece sen, ben, biz değil, herkes anlayana kadar devam edecek bu salak günler.

İmamın osurduğu her gün cemaat sıçmaya devam edecek.

Ülkeyi daha fazla bok götürmeden, imama "REFLOR" içirme günüdür 1.Kasım.


—————

28.10.2015 21:48

NUTUK

 

Mustafa Kemal, tam 92 yıl önce bugün "Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz" dedi... Dediğini de yaptı.

O, içimizden biriydi ve bu milletin aslında neler yapabileceğinin, nelere karşı durabileceğinin, nasıl yenilmeyeceğinin, nasıl dimdik ayakta kalabileceğinin en canlı kanıtıydı...

Cumhuriyeti ilan ettikten tam 4 yıl sonra, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın 2. yıldönümüne denk gelen 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında kendisinin ve silah arkadaşlarının faaliyetlerini anlattığı... konuşmasında (NUTUK), bir kere daha öngörü gücünü ortaya koymuş, zamanı geldiğinde dikkate alınması ümidiyle aziz milletine ölümsüz bir eser bırakmıştır.

Keşke fırsatın olsa da, 900 sayfanın tamamını 1.Kasım'a kadar okuma şansın olsa kardeşim.

Okuyamayacak dahi olsan, aşağıdaki 2 paragraf sana yol gösterecektir.

Oku ve oy ver.

E mi?

"Milletin, ”kahrolsun işgal!” şeklindeki protestosunu boğmaya çalışan, duygu ve kavrayıştan yoksun hayvanca insanlardan kurulu ve içinde hainler bulunan bir heyetin ahmakça, bilgisizce ve miskince hareketlerine seyirci kalmak, akıl ve anlayış sahibi vatansever kimselerden beklenebilir miydi?!..."

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (NUTUK, SAYFA 256)

"Asıl olan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği bir cephedir. Görünürdeki cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısında ki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, yenilebilir. Fakat, bu durum hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok edemez. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren iç cephenin çöküşüdür. Bu gerçeği bizden daha iyi bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar. Bu güne kadar başarı da sağlamışlardır. Gerçekten, “kaleyi içinden almak”, dışından zorlamaktan çok kolaydır. Bu maksadı gerçekleştirmek için, içimize kadar sokulabilen bozguncu mikropların ve ajanların varlığını iddia etmek yerindedir.
Meclisin zihniyeti, çalışmaları ve durumu, düşmana ümit verici olmadıkça
iç ve dış cephelerimizin yerinden oynamasına imkan ve ihtimal yoktur."

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK (NUTUK, SAYFA 458)


—————

28.10.2015 14:30

UNUTMAYACAĞIZ ULAN!

Bak ne diyeceğim;

Yıllar önce de yolsuzluklar yapıldı. Gücü eline geçirenler yıllar önce de hukuku guguk yaptı, güçsüzü ezdi, yalan söyledi, cinayet işledi, hırsızlık yaptı.

...

Yıllar önce de gençler sokaklarda öldürüldü. Zalimler yıllar önce de mazlumu ezdi, hile yaptı, kıç yaladı, yalakalık yaptı.

Ama onlar senden daha şanslıydı biliyor musun?

Çünkü o zaman bunları yaşayanlar bugün yoklar. Yaşananlar da çok az yerde anlatılıyor, çok az yerde biliniyor, çok az yerde görülüyor...

Oysa bugün yaptıklarınız anında binlerce kilometre uzağa ulaşıyor. Burada nefes alsanız, Fizan'dan duyuluyor nefesiniz... Öyle bir çağda yaşıyoruz işte... Ve cahillerin, yobazların, sözüm ona şeyhlerin, dervişlerin ödünü patlatan bu teknoloji, bizimdir, bizdendir!

Seni unutmayacağız usta!
Seni unutmayacağız hükümet yalakası yandaş basın!
Seni unutmayacağız katil polis!
Seni unutmayacağız gugukçu avukat, gugukçu savcı, gugukçu hakim!
Seni unutmayacağız sus pus genelkurmay başkanı!
Seni unutmayacağız hırsız bakan! Seni unutmayacağız hırsız bakan çocuğu!
Seni unutmayacağız "Erdoğan, Allah'ın tüm vasıflarını bünyesinde toplamıştır" diyen yalaka!
Seni unutmayacağız jöleli!
Ayakkabı kutularını, bakara makarayı, milletin a...na koyanları, sıfırlanamayan paraları, gemicikleri unutmayacağız!

Hiç birinizi unutmayacağız ulan!

Ve unutturmayacağız!

Ethem'i unutturmayacağız, Berkin'i unutturmayacağız, Abdullah'ı, Mehmet'i, Medeni'yi, Ali İsmail'i, Hasan Ferit'i unutturmayacağız!
Özgecan'ı unutturmayacağız, Dilek'i unutturmayacağız!
Reyhanlı'yı, Suruç'u, Ankara'yı, Soma'yı unutturmayacağız!
Alevi diye gömdürmediklerinizi, buzdolabında çürüyen bebekleri, faili meçhulleri unutturmayacağız!
Zeki Alasya'yı unutturmayacağız!
Levent Kırca'yı unutturmayacağız!

Hele hele o 2 ayyaş var ya...

İsmet İnönü'yü unutturmayacağız!

Son nefesi vereceğiz de, Mustafa Kemal Atatürk'ü unutturmayacağız ulan!

Ve sen usta...

Bak tane tane yazıyorum;

Seni
Başkan
Yaptırmayacağız!


—————

28.10.2015 08:40

YANGIN

 

Bak güzel kardeşim;

Bu sabah yine senin anlayacağın dilde, senin anlayacağın şekilde ve senin anlayacağın bir örnekle durumu izah etmeye çalışacağım.

Kur'an-ı Kerim Hud Suresinin 1. ve 2. ayetlerinde şöyle der;

Elif lâm râ kitâbun uhkimet âyâtuhu summe fussılet min ledun hakîmin habîrin.
Ellâ ta’budû illâllâhe, innenî lekum minhu nezîrun ve beşîrun.

Elbette Arapça bilen var, bilmeyen var. Tamam öyleyse, al sana Türkçe meali;

Bu Kur'an; ayetleri, hüküm ve hikmet sahibi bulunan ve her şeyden hakkıyla haberdar olan Allah tarafından eksiksiz, sağlam ve anlaşılır kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye güzelce açıklanmış bir kitaptır.

Peki sen ne yapıyorsun canım kardeşim?

Adamın birini Allah'a şirk koşanların, onu peygamber ilan edenlerin, halife ilan edenlerin olduğu bir partiye oy veriyorsun. O parti ki, kula kulluk eder olmuş, hırsızlığı, yolsuzluğu, yalanı ilke edinmiş... Toplumu sizden-bizden diye ayırmış... Müslümanları Alevi-Sünni diye ayrıştırmış... Ölenleri dahi senden-benden diye sınıflandırıp sendense küfretmiş, bendense dua etmiş...

Sana bir kitap gönderilmiş. O kitap her şeyi tane tane, açık açık anlatmış. Sen hem Müslümanım elhamdülillah diyor, hem de hala hurafelere, kula kulluk edenlere, kıçı kırık şeyhlere hürmet ediyorsun.

Dindir, inançtır... Kul ile Allah arasına girilmez elbet. Seni neye inandığın, nasıl inandığın ve niçin inandığın konusunda yargılamak bana düşmez. Velhasıl, hazır bir rehberin varken, o rehber her şeyi açıklıyorken, neden daha fazlasına ihtiyaç duyarsın? İşine öyle geldiği için mi? Bu kaymağın bir ucundan da ben yalarım diye düşündüğünden mi? Bu fırsat treninin bir peronunda bana da yer bulunur diye düşündüğünden mi?

Neden kardeşim?

Sen diyorsun ki; bu hükümet çok ileri götürdü bizi, ekonomiyi uçurdu, yollar yaptı, yatırımlar yaptı, gecesini gündüzüne kattı memleket için...

Ben diyorum ki, bu ülkeye yaptığı 1 hizmet için 3 soydu bu hükümet. Ekonomi için zaten bir şey söylemeye gerek yok, aç oku biraz, istatistiklere bak. Sen her ay TL ile maaş alır ve alım gücün azalırken, o hükümetin tekmili birden bakanları, o bakanların çocukları dolar milyoneri oluyor, yandaşları dolar milyarderi oluyor. Yaptığı her yatırım ile halkını değil, kendini zengin ediyor, görmüyor musun?

Benim nur yüzlü kardeşim;

Sen eğer tüm bunları görüyor, buna rağmen hala "oyum da, canım da feda olsun onlara" diyorsan...

Benden yana sıkıntı yok birader. Helali hoş olsun da.....

O çok inandığın ama bence hala anlamadığın Kitap, senin için hiiiç keyifli şeyler vaad etmiyor, bilesin.

Zamanı geldiğinde son pişmanlığın fayda etmeyecek, bugün senden ırak evlere düşen ateş ayağının dibine düşüp de seni yaktığında, "cennet de cehennem de bu dünyada imiş, bilemedim... Ben bu alemi kendime cehennem eyledim, vah bana, vahlar bana" demek seni kurtarmayacak.

Demokrat ol demiyorum... Solcu ol demiyorum... Cumhuriyetçi ol, Atatürkçü ol, Batılı ol demiyorum...

Sen iyi bir Müslüman ol, kula kulluk etme, edene de haddini bildir yeter...

Bugün kafanı camdan dışarı uzattığında çook uzaklarda gördüğün o yangın, hızla yayılıyor. 1.Kasım, o yangını körüklemek ile söndürmek arasında tercihini yapacağın tarihtir kardeşim.

Körüklersen...

Yangın ormanda yaş ağaç kuru ağaç ayrımı yapmaz, bilesin...


—————

27.10.2015 17:24

OY VER!

 

İktidar partisinin yeni seçim şarkısına denk geldim az önce... Televizyonda son derece duygusal bir reklam yayınladılar...

"Bu memleket bizim" diye bir şarkı.

Sözleri özellikle çok duygulandırdı beni... Gözümden sicim sicim akan yaşlar esnasında biraz da görmekte zorlanarak yazıyorum bu satırları...

...

"Suyu gümüş, taşı altın
Cennete benzer, bir bakın
Her yanı tarih ve destan
Nasıl gurur duymaz insan"

Hakikaten öyle... Ancak her yanı altın ve gümüş olan bir ülkede bu kadar zengin olabilir bakan çocukları, Başbakan çocukları, Cumhurbaşkanı çocukları. Elbette bizzat kendileri de...

Gerçekten de her yanı tarih ve destan... Mahkemesi ayrı tarih yazıyor, polisi ayrı destan...

Gözyaşları içerisinde dinlemeye devam ediyorum;

"Burası güller diyarı
Yüce gönüller toprağı
Ne kavga yakışır ne dövüş
Bize sevgi düşer bize barış"

Tam burada sinirlerim bozuluyor gülmeye başlıyorum... Valla bak... Durduramıyorum kendimi... Reklamın sonunda da o Başbakan çıkmıyor mu baştan çıkartan tebessümü ve al yanaklarıyla... Nasıl mıncıklayasım geliyor....

Bence bunlar bizi delirtmek istiyor!

Kavga dövüş istemeyenlerin miting konuşmalarına bakıyorum, meclis konuşmalarına bakıyorum, halk içindeki hal ve tavırlarına bakıyorum... Yüce gönüller diyarında kendilerinden farklı düşünen hiç kimseye tahammülü olmayan, 301 kişinin öldüğü bir ilçeye gidip cenaze sahiplerini yumruklayan, yerlerde tekmeleyen, gazete basan, gazeteci döven, insanları haksız yere hapislerde çürütüp ailelerini perişan eden, şehit babalarına karaktersiz diyen yüce gönüllere bakıyorum... Kendi partisinin mitinginde kuş uçurtmayan, Türk bayraklarını kıçlarının altına seren, başkalarının mitinginde güvenliği sağlayamayan, nerede Türk bayrağı diye çığıran yüce gönüllere bakıyorum. Atatürk'e ayyaş diyen yüce gönüllere...

Bize sevgi düşer bize barış diyen iktidar döneminde Maşallah tek bir dostu kalmadı Türkiye'nin. Sınır komşularımızla kavgalıyız, Avrupa'ya ayar çekiyoruz, Rusya'yı kırıp döküyoruz, Amerika'ya racon kesiyoruz... Ülke içine bak, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Müslüman-dinsiz, kadın-erkek, sağcı-solcu, büyük-küçük herkes birbiriyle kavgalı. Kavgalı da ne kelime, biraz daha cesaret bulsa herkes kesecek birbirini...

Öylece bakıyorum ekrana...

2 kız, etrafına toplamışlar halktan insanları, "bu sevda bizim, bu memleket bizim" falan...

Seyreden gariban da gözleri yaşlarla dolu, kalbi pır pır, koşup sandığa bunlara verecek oyunu...

Bak, harbiden dalga geçiyorlar bizimle.. Kafayı yedirtmeye çalışıyorlar... Tamam, hep söyleriz, tüpün bitip bitmediğini çakmakla kontrol eden bir milletiz de... Bunların düşündüğü kadar da gerzek olmadığımızı göstersek diyorum artık...

Öyle bir tokat atsak ki, bir daha değil bunlar, bunların tillahı gelse bu ülkeye bunca zararı vermeyi hayal dahi edemeseler...

Ve hepsinden önemlisi;

Bu millet artık koyun olmadığını, dolayısıyla da çobana değil, lidere ihtiyacı olduğunu bir kere daha haykırsa...

İşte bu yüzden güzel kardeşim,

1. Kasım'da...

Oy Ver!


—————

26.10.2015 11:00

Saatleri geri almak ya da almamak....

 

Bir fotoğraf var gözümün önünde;

Çok yanılmıyorsam Adana'da idi. Bir adam, karısını evinin hemen önünde kucağına almış bıçaklıyordu. Kameralar adamı çekerken, polisler de sadece "yapma" diye bağırıyorlardı.

Adam kadını 57 defa bıçakladı. Sonra her nasılsa kadıncağızı aldılar kocasının elinden. Öldürmeyen Allah öldürmüyor derler ya, kadın yaşamayı başardı.

...

Şimdi başka bir fotoğraf duruyor karşımda;

25 yaşında, gencecik, güzeller güzeli bir kız. Eve gelen polislere "galoş giyin" dediği için polis tarafından vuruluyor. Elbette gazetenin yazdığı bu. Sebep bambaşka da olabilir. Fakat mantığım bu yaştaki bir kızın, hem de evinde, hem de kaçacak yeri yokken, polise silah çekmemişken, yakın mesafeden bu şekilde vurulmasını açıklayamıyor.

Aslına bakarsanız mantığım bu ülkede son 15 yılda olup biten hiç bir şeyi açıklayamıyor.

Ancak emin olduğum tek bir şey var;

Yıllar önce karısını 57 yerinden bıçaklayan adamı öylece izleyen polis, baktı ki kadın ölmeyebiliyor, direkt yakın mesafeden işi kendisi görüyor.

Ve başarıyor.

Dilek Doğan öldü.

Asrın liderinin yönettiği dünyanın en güçlü ülkesinde artık yepyeni bir derdimiz var;

Dilek öğle namazı ile defnedilecek muhtemelen de... Saat kaçta?


—————